DENGE kurumsal yapısını oluşturan zinde ve iyi yetişmiş çalışanlarıyla, hızla akan bilgi deryasından sizler için özümsediği fonksiyonel bilgileri engin deneyimiyle yoğurarak hizmetinize sunmaktadır.

Galeri

İletişim

0232 421 26 00

1456 Sok. No:10/1 K:13 Punta İş Merkezi Alsancak / İZMİR

Değerli Müşterimiz,

Bu bültenimizde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine istinaden; Limited Şirket adına tahakkuk eden ve ödenmeyen amme alacakları bakımından ortak ve kanuni temsilcilerin sorumluluğu konusu değerlendirilmektedir.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun (AATUHK) kapsamında, amme alacağını güvence altına almak amacıyla getirilen düzenlemelerde; asıl borçlu sıfatını haiz Limited Şirket tüzel kişiliğinin yanında, ortaklar ve kanuni temsilciler de, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan kamu borcundan dolayı ikincil olarak sorumlu tutulmaktadırlar.[1]

6183 sayılı Kanun 35. madde ve devamı mükerrer 35. madde düzenlemesine göre, “kusursuz sorumluluk” hali olarak karşımıza çıkan bu uygulamada; Limited Şirket ortak ve kanuni temsilcileri, şirkete ait ödenmeyen kamu borçlarına yönelik kusurları olsun veya olmasın, cebren tahsil uygulamalarıyla muhatap olma ve şahsi mal varlıklarını kaybedebilme riski altında bulunmaktadırlar.

  1. Konu Özeti; 
  • Amme Alacağının Tanımı;

Amme alacağı, kanundaki tanımıyla; vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı, faiz gibi fer’i amme alacakları ve bu alacakların takibinden kaynaklanan masraflar ile kamu hizmetinin sunumundan kaynaklanan benzeri diğer alacakları ifade etmektedir. Ayrıca muhtelif kanunlarda, 6183 sayılı AATUHK’na göre takip ve tahsil edileceği belirtilen alacakların da mahiyetlerine bakılmaksızın amme alacağı olarak kabul edileceği öngörülmektedir.

  • Amme Alacağının Asıl Muhatabı ve Diğer Sorumluları;

Limited şirketlere ait ödenmemiş amme borcunda asıl muhatap, bir başka deyiş ile mükellef, tüzel kişiliğin kendisidir. Ancak, asıl mükellefin yerine veya asıl mükellefle beraber üçüncü kişi konumunda bulunan ortak ve kanuni temsilciler de kamu alacağının güvence altına alınması amacıyla mezkur kanun gereğince ikincil anlamda sorumlu kılınmaktadırlar.

  • İlgili Diğer Kanunlar;

6183 sayılı Kanun düzenlemesinin yanı sıra, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu (VUK) ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda da, tüzel kişi ortak ve yöneticilerinin ikincil sorumluluğu düzenleme alanı bulmaktaysa da konuyu detaylandırıp uzatmamak adına, bu kanunlar kapsamında işbu bültenimizde değerlendirmelerde bulunulmayacaktır.

  • 6183 sayılı Kanun 35. Madde Ortakların Sorumluluğu;

 İlk fıkra; “Limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar.” hükmünü amirdir. Buna göre; Limited Şirket ortakları, sermaye hisseleri oranında sorumlu kılınmıştır. Amme alacağını ödemek durumunda kalan ortağın diğer ortaklara sermaye hisseleri oranında rücu etme olanağı bulunmaktadır.

Devam eden fıkrada, sorumluluğun sınırları genişletilerek; “Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.” şeklinde düzenlemeyle, ortaklık payını devreden ve devralan şahısların devir öncesine ait amme borçlarından müteselsilen sorumlu kabul edilecekleri hükme bağlamıştır. Böylelikle; payı devreden ve devralan şahıslar, devir öncesine ait borcun tamamını teselsül karinesi gereğince ödemekle yükümlüdürler.

Son fıkrada ise; “Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.” hükmüyle, borcun doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlar bakımından kimin pay sahibi olduğuna bakılmaksızın müteselsil sorumluluk hali öngörülmüştür. Böylece; tahsil konusu kamu alacağını doğuran olayın gerçekleştiği vergilendirme dönemindeki ortakların, bu dönemden sonra paylarını devretmiş olmaları halinde bile şirkete ait kamu borçlarından kaynaklanan sorumluluklarının vergiyi doğuran olay bakımından devam ettiği anlaşılmaktadır.

Bu getirilen hükümlerle amaçlananın; ortakların muvazaalı devir gerçekleştirmek suretiyle kamu alacağının takip ve tahsili imkanını ortadan kaldırmasının önüne geçmek olduğu açıkça görülmektedir.

–          Mükerrer 35. madde Yöneticilerin Sorumluluğu;

Müteakip, Mükerrer 35. Maddede ise; kanuni temsilciler bakımından sorumluluk hükümleri getirilmiş, tahsilatın kanuni temsilcilerin şahsi mal varlıklarından da gerçekleştirilebileceği düzenlenmiştir.

Limited Şirketlerde kanuni temsilci sıfatına sahip müdür veya müdürlerin sorumlulukları bu hüküm doğrultusunda yorumlanmaktadır. Müdür sıfatına sahip olmayan ortaklar için ise 6183 sayılı Kanun’un 35. Maddesi uygulanma alanı bulmaya devam edecektir.

Limited şirketlerde, şirket sözleşmesi ya da genel kurul ile verilen yönetim ve temsil yetkisinin, müdür sıfatını haiz bir veya birden fazla ortağa, tüm ortaklara yahut üçüncü kişilere verilebileceği, ancak en azından bir ortağın, yönetim hakkı ve temsil yetkisini elinde bulundurması gerektiği 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda ayrıca düzenlenmektedir. Dolayısıyla, şirketi idare ve temsil eden kişilerin, pay sahibi olup olmadıklarına bakılmaksızın “müdür” sıfatı ile adlandırılabilmesi söz konusu olabilmektedir.

  • Yargı Uygulamaları ve Doktrin Işığında Konuya İlişkin Tartışmalara Kısaca Değinmek Gerekirse;

Doktrindeki pek çok görüşe göre, bünyesinde vergiyi doğuran olay meydana gelen kişinin vergi mükellefi ve 213 sayılı VUK’taki tanım itibariyle tarhiyatın asıl muhatabı olduğu açıktır. Asıl vergi sorumlusunca ödenmeyen kamu borçları için ikincil sorumluluk hali yaratılması ise 6183 sayılı Kanunun getirdiği zorlama bir çözüm olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu şekilde ortak ve kanuni temsilcilere “amme borçlusu” sıfatı yüklenmesi suretiyle, amme alacağının tahsili için bu kişilerin şahsi mal varlıklarına yönelik cebri takip işlemlerine geçilmektedir. Buradaki sorun ve doktrinsel tartışmalar; kamu borcunun ödenmesinde ikincil sorumlu olarak gösterilen ortak ve kanuni temsilcilerin, bu borcun gerçek mükellefi olmadığı halde vergi sorumlusu kılındığı, bu bakımdan, haklarında hukuki cebir işlemlerine başlanmadan evvel, amme alacaklarını vadesinde ödemediklerinden söz etmenin mümkün olmadığı, bu durumun tarh zamanaşımı tartışmalarını da beraberinde getirdiği üzerinde yoğunlaşmaktadır.

Başka bir doktrinsel tartışma konusu ise; 213 sayılı VUK 10. maddede kusurlu sorumluluk hali öngörülürken, 6183 sayılı AATUHK mükerrer 35’te kusursuz sorumluluk hali öngörülmesidir. Bu ikili kanun lafzının uygulamada tutarsızlıklara yol açması, konuya ilişkin güncel düzenleme getirilmesi ihtiyacını gözler önüne sermektedir.

Bir diğer tartışma konusu ise; asıl mükellef şirketin yanı sıra ortaklar ve kanuni temsilciler bakımından da, ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati haciz gibi amme alacağının korunması yöntemlerinin uygulanıp uygulanamayacağı konusudur. Danıştay Vergi Dava Dairelerinin bu mevzuda birbirinden farklı kararlar verdiği görülmektedir. Konuya yönelik verilen güncel içtihadı birleştirme kararında ise bu doğrultuda bir birleştirme için daire kararlarında henüz yeterli olgunlaşmanın mevcut olmadığı ve içtihat gelişiminin devam etmesi gerektiği kanaatine ulaşılmıştır.[2]

  1. Sonuç;

Limited Şirket ortak ve kanuni temsilcilerine getirilen amme borcu sorumluluğunun tartışmalı birçok boyutu vardır. Konunun, ikincil sorumlular aleyhine oldukça sıkıntılı sonuçları meydana getirmesi bakımından büyük önem ve titizlikle ele alınması gerekliliği ön plana çıkmaktadır. Gerek yargısal uygulamada gerek ise doktrinde mevcut çelişkili hususlar itibariyle, şahısların hak ihlaline uğraması muhtemeldirBurada önemli olan, faaliyetine devam etmekte olan bir limited şirkete ortak olurken, geçmişle ilgili muhtemel vergi ve ceza tutarlarından sorumlu olunacağının bilinmesidir.  Dolayısıyla, bu durum ile muhatap kalan kişilerin, vakit kaybetmeksizin bir hukuk danışmanından hizmet almaları yararlarına olacaktır.

                                                                                                           Saygılarımla,

                                                                                                    Nilsu KAYI – Avukat

 

 

Yararlanılan Kaynaklar:

  • Turgut CANDAN, Kanuni Temsilcinin Vergi ve Diğer Kamu Alacaklarından Sorumluluğu
  • Turgut CANDAN, Açıklamalı AATUHK
  • Akın Gencer ŞENTÜRK, Yeni Bir Kavram: Potansiyel Vergi (Amme) Borçluluğu
  • Ahmet Emrah GEÇER, Kanuni Temsilcilerin Amme Borçlarından Sorumluluğu: Kusurlu Sorumluluk v. Kusursuz Sorumluluk

[1] Anonim şirketlerde ödenmemiş kamu borçlarına ilişkin ortakların sorumluluğu bulunmamaktadır. Ancak, bu şirketler bakımından da kanuni temsilciler, mükerrer 35. Madde kapsamında sorumlu kılınmıştır.

[2] Danıştay İBK E: 2021/1 K: 2022/3