Değerli Müşterimiz,
Özü: İş Kazalarında İşverenin Hukuki Sorumluluğu
Ülkemizde, iş kazalarında işverenin sorumluluğunun hukuki niteliği sıklıkla tartışmaların odağında olmuştur. Gerek mevzuat gerek Yargıtay da bu konuda henüz açık ve keskin bir çerçeve çizememiştir. Türk Hukuk sisteminde görüş ayrılıklarının mevcut olduğu bu hususta, esasen kusura dayalı olması gereken hukuki sorumluluğun, iş kazalarında meydana gelen zararın tazmini noktasında yetersiz kalması nedeniyle sorumluluk kaynağı, çoğunlukla kusursuz sorumluluğun en ağır hallerinden biri olan tehlike sorumluluğu kapsamında değerlendirilmektedir. Fakat, kusursuz sorumluluk yaklaşımının, işverenler bakımından adil ve hakkaniyete uygun sonuçlar meydana getirmediği kuşkusuzdur. Uygulamada kusursuz sorumluluk ile kusur sorumluluğu arasında bir yerde hukuki sorumluluğun konumlandırılması yaklaşımının da benimsendiği görülmektedir. İş kazalarında işverenin hukuki sorumluluğunun, kusur sorumluluğu mu yoksa kusursuz sorumluluk çerçevesinde mi değerlendirilmesi gerektiği İşbu Hukuk Bültenimizde, Yargı kararları perspektifinden irdelenmektedir.
Konu Özeti;
Türk hukuk sisteminde iş kazasının tanımı; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (SSGSSK) madde 13 ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu (İSGK) madde 3/1-g olmak üzere iki farklı kanunda açıklanmış,[1] bu iki farklı yasal düzenleme Yargı kararları arasında iş kazasına yaklaşım farklılıklarını da beraberinde getirmiştir. Genel olarak iş kazası; bir işçinin iş için faaliyet gösterirken işin yürütümü sırasında meydana gelen ve işçinin bedensel veya zihinsel sağlığını etkileyen herhangi bir zarar veya kayıp olarak tanımlanmaktadır. İş kazasından ötürü meydana gelen bu zarar veya kayıptan işverenler, iş sağlığı ve güvenliğini gözetme borcu bakımından yasal olarak sorumlu tutulmaktadırlar.
Ülkemizde, iş sağlığı ve güvenliğini gözetme borcu, işverenlerin yasal düzenlemelere ve içtihatlara uygun bir şekilde faaliyet göstermelerini ve bu uyumluluğu somut biçimde kanıtlayabiliyor olmalarını gerektirir. Ancak, bazı durumların kanıtlanması oldukça zor olabilmektedir. Özellikle işverenin işçinin güvenliğini sağlama yükümlülüğünü tam olarak yerine getirip getirmediğini, meydana gelen iş kazası veya meslek hastalığından sorumlu olup olmadığını kanıtlaması, en zorlu sorumluluklarından bir tanesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Hukuki sorumluluk söz konusu olduğunda Türk hukuk sisteminde esas olarak kusur sorumluluğu kabul edilmektedir. Bir başka deyişle, kusur yoksa sorumluluk da yoktur. Ancak, iş kazalarında kusur sorumluluğu yaklaşımı, hem zararın meydana gelmemesi adına koruyucu ve önleyici önlemlerin alınması, hem de meydana gelen zararın tazmini noktasında yetersiz kalmaktadır. Bu noktada dikkat edilmesi gereklidir ki; meydana gelen kaza ve zarara ilişkin ancak özel hukuk anlamında tazminat sorumluluğunda bu durum geçerlidir, ceza hukuku anlamında cezai sorumluluk bakımından ise ancak isnat edilebilen bir kusur var ise ceza verilebilecektir.
Kusur sorumluluğu; işverenin yasal düzenlemelerle sınırlı olmadan geniş anlamda yükümlülüklerini yerine getirmesini ifade etmektedir. Bu yükümlülükler yazılı olmayan kurallara ve teknolojinin gerektirdiği önlemlere uygun hareket etmeyi de kapsamaktadır. Dolayısıyla işveren tarafından iş sağlığı ve güvenliği anlamında geniş kapsamlı tedbirlerin alınmaması ve dikkatsiz davranılması kusur olarak kabul edilmektedir. Kusur esasına dayanan sorumluluk, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) madde 112 ve madde 417/2,[2] hükümlerine dayanmaktadır. Bu bakımdan, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini almayan işveren, sözleşmeyi ihlal etmiş sayılmakta ve kusursuzluğunu ispat etmediği sürece işçi veya hak sahiplerinin zararlarını tazmin etmekle yükümlü tutulmaktadır. Yargıtay’ın kararları, başlangıçta kusur sorumluluğu doğrultusundayken, ilerleyen süreçte bu haksız fiil sorumluluğuna daha sonrasında sözleşmesel sorumluluk yaklaşımına evrilmiş, en nihayetinde kusur sorumluluğundan ayrılarak adam çalıştıran ve tehlike esasına dayanan kusursuz sorumluluk uygulaması ağırlıkla benimsenmiştir.
Kusursuz sorumluluk; TBK madde 66 Adam Çalıştıranın Sorumluluğu ve TBK madde 71 Tehlike Sorumluluğu kapsamında işveren için kusursuz sorumluluk hali şekillenmektedir. Özellikle, bir işletmenin faaliyetleri, önemli ölçüde tehlike oluşturuyorsa ve bu faaliyetlerden kaynaklanan bir zarar meydana gelirse, işveren bu zararlardan ne olursa olsun sorumlu tutulmaktadır. Tehlike sorumluluğu, en yüksek derecede kusursuz sorumluluk halidir. İşverenin sorumluluğunun, tehlike esasına dayanan kusursuz sorumluluk olarak tanımlanması uygulamada, iş kazalarında zararın tazmin edilmesi hedef ve ihtiyaçlarına daha uygun görülmektedir. Ancak, mevzuatta bu niteliği meşrulaştıracak açık yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Her ne kadar, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4/1. maddesinde geçen “her türlü” ifadesi, işverenin sorumluluğunu kusursuz sorumluluğa yaklaştırıyor ise de, bunun işverenin sorumluluk seviyesini tamamen kusursuz sorumluluk niteliğinde kıldığı yorumunu yapmak mümkün değildir. Fakat, Yargıtay kararlarına göre işverenin, her türlü özeni göstermiş olsa bile meydana gelen kazalardan dolayı sorumluluktan kurtulamayacağı genellikle kabul edilmektedir. Ancak, zararın işletmeye özgü bir tehlikeden kaynaklanmadığı, yani başka bir nedenle meydana geldiği durumda, işletmenin faaliyetlerinden kaynaklanan tehlike ve zarar arasında uygun bir bağlantı bulunmadığı (illiyet/nedensellik bağının kesildiği) ispatlanabilir ise işverenin sorumluluktan kurtulması olanaklıdır.
İlliyet Bağı; illiyet bağı; mücbir sebep, zarar görenin ve üçüncü kişinin ağır kusuru gibi etkenlerle kesilebilir. İşverenin, iş sağlığı ve güvenliği alanındaki ihmalleri ile meydana gelen zarar arasında uygun bir nedensellik bağının bulunmadığının ispatlaması halinde, sorumluluğu ortadan kalkacaktır.
Kaçınılmazlık İlkesi; İşverenin sorumluluktan kurtulabilmesinin tek yolu kaçınılmazlıktır. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 21. maddesine[3] göre, işverenin sorumluluğunun belirlenmesinde kaçınılmazlık ilkesi önemlidir. Kaçınılmazlık, olayın gerçekleştiği zamanda geçerli ve en üst bilimsel ve teknik kurallara göre alınması gereken tüm önlemlere rağmen, iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesinin önlenemeyeceği durumdur.
Kaçınılmazlık unsurları şu şekildedir:
- irade dışında gerçekleşen olay,
- davranış kuralının veya sözleşme borcunun ihlali,
- illiyet bağının bulunması,
- olayın önlenemezliği.
Uygulamada ve Yargı kararlarında kaçınılmazlık ölçütünün niteliği ve ne şekilde uygulanacağı konusunda görüş birliği bulunmamaktadır. İş kazasının meydana gelmesinde tamamen kaçınılmazlığın etkili olduğu durumlarda, tarafların kusurunun ağırlığına göre hakkaniyet ilkeleri gözetilerek karar verilecektir.
- Sonuç;
Türk hukuk sistemindeki düzenlemeler, iş sağlığı ve güvenliği konusundaki sorumluluğu en başta işverene yüklemektedir. Bu bağlamda, işverenlerin sorumluluk alanı oldukça geniş tutulmuştur. İşverenin iş kazalarından kaynaklanan sorumluluğunun kusur sorumluluğuna mı yoksa kusursuz sorumluluğa mı dayandığı konusunda Yargıtay’ın farklı kararları ve doktrinde çeşitli görüşler bulunmaktadır. Bu sebeple, her bir olayın kendi koşulları içerisinde değerlendirilmesi ve işyerinde yürütülen faaliyetin özelliklerine göre risklerin dikkate alınarak somut olay bazında değerlendirilme yapılması önem kazanmaktadır.
Saygılarımla,
Nilsu KAYI – Avukat
Ek: 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu, 4857 Sayılı İş Kanunu, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliği İlgili Hükümleri (İşverenin, iş sağlığı ve güvenliğini temin etme borcunun ve sorumluluğunun temel yasal dayanakları)
- 6098 Sayılı TBK’nın 112. Maddesi; Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.
- 6098 sayılı TBK’nın Maddesi; “Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, bu zarardan işletme sahibi ve varsa işleten müteselsilen sorumludur. Bir işletmenin, mahiyeti veya faaliyette kullanılan malzeme, araçlar ya da güçler göz önünde tutulduğunda, bu işlerde uzman bir kişiden beklenen tüm özenin gösterilmesi durumunda bile sıkça veya ağır zararlar doğurmaya elverişli olduğu sonucuna varılırsa, bunun önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletme olduğu kabul edilir. Özellikle, herhangi bir kanunda benzeri tehlikeler arzeden işletmeler için özel bir tehlike sorumluluğu öngörülmüşse, bu işletme de önemli ölçüde tehlike arzeden işletme sayılır. Belirli bir tehlike hâli için öngörülen özel sorumluluk hükümleri saklıdır. Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin bu tür faaliyetine hukuk düzenince izin verilmiş olsa bile, zarar görenler, bu işletmenin faaliyetinin sebep olduğu zararlarının uygun bir bedelle denkleştirilmesini isteyebilirler.”
- 6098 Sayılı TBK’nın 417/2, 3 Maddesi; “İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür. İşverenin yukarıdaki hükümler dâhil, kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir.”
- 4857 sayılı İK’nın Mülga 77. Maddesi; “İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler.”
- 5510 sayılı SSGSSK 13. Maddesi; İş kazası; a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle, c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, d) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaydır. İş kazasının 4 üncü maddenin birinci fıkrasının; a) (a) bendi ile 5 inci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma da en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde, b) (b) bendi kapsamında bulunan sigortalı bakımından kendisi tarafından, bir ayı geçmemek şartıyla rahatsızlığının bildirim yapmaya engel olmadığı günden sonra üç işgünü içinde, c) iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile Kuruma bildirilmesi zorunludur. Bu fıkranın (a) bendinde belirtilen süre, iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde, iş kazasının öğrenildiği tarihten itibaren başlar. Kuruma bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde, Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık iş müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabilir. Bu soruşturma sonunda yazılı olarak bildirilen hususların gerçeğe uymadığı ve olayın iş kazası olmadığı anlaşılırsa, Kurumca bu olay için yersiz olarak yapılmış bulunan ödemeler, ödemenin yapıldığı tarihten itibaren gerçeğe aykırı bildirimde bulunanlardan, 96 ncı madde hükmüne göre tahsil edilir. İş kazası ve meslek hastalığı bildirgesinin şekli ve içeriği, verilme usûlü ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar, Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
- 5510 sayılı SSGSSK 21. Maddesi; İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır. İş kazasının, 13üncü maddenin ikinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen sürede işveren tarafından Kuruma bildirilmemesi halinde, bildirim tarihine kadar geçen süre için sigortalıya ödenecek geçici iş göremezlik ödeneği, Kurumca işverenden tahsil edilir. Çalışma mevzuatında sağlık raporu alınması gerektiği belirtilen işlerde, böyle bir rapora dayanılmaksızın veya eldeki rapora aykırı olarak bünyece elverişli olmadığı işte çalıştırılan sigortalının, bu işe girmeden önce var olduğu tespit edilen veya bünyece elverişli olmadığı işte çalıştırılması sonucu meydana gelen hastalığı nedeniyle, Kurumca sigortalıya ödenen geçici iş göremezlik ödeneği işverene ödettirilir. İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edilir. İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık; kamu görevlileri, er ve erbaşlar ile kamu idareleri tarafından görevlendirilen diğer kişilerin vazifelerinin gereği olarak yaptıkları fiiller sonucu meydana gelmiş ise, bu fiillerden dolayı haklarında kesinleşmiş mahkûmiyet kararı bulunanlar hariç olmak üzere, sigortalı veya hak sahiplerine yapılan ödemeler veya bağlanan gelirler için kurumuna veya ilgililere rücû edilmez. Ayrıca, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölümlerde, bu Kanun uyarınca hak sahiplerine bağlanacak gelir ve verilecek ödenekler için, iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesinde kusuru bulunan hak sahiplerine veya iş kazası sonucu ölen kusurlu sigortalının hak sahiplerine, Kurumca rücû edilmez.
- 6331 İSGK’nın 3. Maddesi; (1) g) İş kazası: İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olayı,
- 6331 İSGK’nın 4. Maddesi; “(1) İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup bu çerçevede; a) Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar. b) İşyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar. c) Risk değerlendirmesi yapar veya yaptırır. ç) Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu göz önüne alır. d) Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışındaki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır. (2) İşyeri dışındaki uzman kişi ve kuruluşlardan hizmet alınması, işverenin sorumluluklarını ortadan kaldırmaz. (3) Çalışanların iş sağlığı ve güvenliği alanındaki yükümlülükleri, işverenin sorumluluklarını etkilemez. (4) İşveren, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin maliyetini çalışanlara yansıtamaz.”
- 6331 İSGK’nın 5. Maddesi; “(1) İşverenin yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde aşağıdaki ilkeler göz önünde bulundurulur: a) Risklerden kaçınmak. b) Kaçınılması mümkün olmayan riskleri analiz etmek. c) Risklerle kaynağında mücadele etmek. ç) İşin kişilere uygun hale getirilmesi için işyerlerinin tasarımı ile iş ekipmanı, çalışma şekli ve üretim metotlarının seçiminde özen göstermek, özellikle tekdüze çalışma ve üretim temposunun sağlık ve güvenliğe olumsuz etkilerini önlemek, önlenemiyor ise en aza indirmek. d) Teknik gelişmelere uyum sağlamak. e) Tehlikeli olanı, tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanla değiştirmek. f) Teknoloji, iş organizasyonu, çalışma şartları, sosyal ilişkiler ve çalışma ortamı ile ilgili faktörlerin etkilerini kapsayan tutarlı ve genel bir önleme politikası geliştirmek. g) Toplu korunma tedbirlerine, kişisel korunma tedbirlerine göre öncelik vermek. ğ) Çalışanlara uygun talimatlar vermek.”
- İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliği 5. Maddesi; (1) İşveren, işyerlerinde alınması gereken iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin belirlenmesi ve uygulanmasının izlenmesi, iş kazası ve meslek hastalıklarının önlenmesi, işçilerin ilk yardım ve acil tedavi ile koruyucu sağlık ve güvenlik hizmetlerinin yürütülmesi amacıyla; İSGB oluşturmakla, bu birimde bir veya birden fazla işyeri hekimi ile gereğinde diğer sağlık personelini görevlendirmekle ve sanayiden sayılan işlerin yapıldığı işyerlerinde tehlike sınıfına uygun bir veya birden fazla iş güvenliği uzmanı görevlendirmekle yükümlüdür. (2) İşveren, birinci fıkrada sayılan yükümlülüklerinin tamamını veya bir kısmını işyerinde, Bakanlıkça belirlenen niteliklere sahip personel bulunmaması halinde, işletme dışında kurulu Bakanlıkça yetkilendirilen birimlerden hizmet alarak da yerine getirebilir. (3) Sağlık ve güvenlik hizmetlerini yürütmek üzere işyerinden personel görevlendirmek veya işletme dışında kurulu Bakanlıkça yetkilendirilen birimlerden hizmet almak suretiyle bu konudaki yetkilerini devreden işverenin iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerine ilişkin yükümlülükleri devam eder. (4) İşveren; a) İş sağlığı ve güvenliği hizmetleri ile ilgili görevlendirilen personelin etkin bir şekilde çalışması amacıyla gerekli kolaylığı sağlamak ve bu hususta planlama ve düzenleme yapmakla, b) İSGB personelinin işbirliği içinde çalışmasını sağlamakla, c) Sağlık ve güvenlikle ilgili konularda işçilerin görüşlerini alarak katılımlarını sağlamakla, ç) İSGB veya hizmet aldığı işletme dışında kurulu Bakanlıkça yetkilendirilen birimlerde görev yapan kişiler ile bunların çalışma saatleri, görev, yetki ve sorumlulukları konusunda işçileri veya temsilcilerini bilgilendirmekle, d) İşyeri hekimi ile iş güvenliği uzmanlarının görevlerini yerine getirebilmeleri için, Bakanlıkça belirlenen sürelerden az olmamak kaydı ile yeterli çalışma süresini sağlamakla, e) Başka bir işyerinden kendi işyerine çalışmak üzere gelen işçilerin sağlık bilgilerine İSGB veya hizmet aldığı işletme dışında kurulu Bakanlıkça yetkilendirilen birimlerin ulaşabilmesini sağlamakla, f) İş sağlığı ve güvenliği mevzuatı gereği, yükümlü olduğu kayıt ve bildirimleri İSGB veya hizmet aldığı işletme dışında kurulu Bakanlıkça yetkilendirilen birimler ile işbirliği içerisinde yapmakla, yükümlüdür. (5) İşveren, işçilerin kişisel sağlık dosyalarını işten ayrılma tarihinden itibaren 10 yıl süreyle saklamak zorundadır. Çalışma ortamından kaynaklanan hastalıkların yükümlülük süresinin Sosyal Güvenlik Kurumu Yüksek Sağlık Kurulu Başkanlığının vereceği karara göre 10 yılı aşması halinde, evraklar belirlenen yeni süreye uygun olarak saklanır. İşçinin işyerinden ayrılarak başka bir işyerinde çalışmaya başlaması halinde, yeni işveren işçinin kişisel sağlık dosyasını talep eder, önceki işveren dosyanın bir örneğini onaylayarak gönderir. (6) İşyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanının; onaylı deftere iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin yazacağı tedbir ve önerilerin yerine getirilmesinden ve defterin imzalanması ve düzenli tutulmasından işveren veya işveren vekili sorumludur. Onaylı defter; seri numaralı ve kendinden kopyalı olur ve Genel Müdürlüğe, işyerinin bağlı olduğu Bakanlığın ilgili bölge müdürlüğüne veya notere her sayfası onaylattırılır. Defterin aslı işveren, suretleri ise işyeri hekimi ve/veya iş güvenliği uzmanı tarafından muhafaza edilir. Bu defterin, istenmesi halinde, iş müfettişlerine gösterilmesi zorunludur. (7) İşyerlerinde görevlendirilen işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı ile hizmet alınan kurumların İş Kanununa göre geçerli yetki belgesine sahip olmalarından işveren sorumludur.